15 Soruda Meme Kanseri


Meme kanseri kadınlar arasında en sık rastlanan kanser türleri arasında. Peki, genetik yapının meme kanseri üzerindeki etkisi ne? Yüksek risk altındaki bayanlar ne yapmalı? Erkeklerin meme kanserine yakalanma riski ne?...
M.D Anderson Kanser Merkezi uzmanları ile meme kanserleri hakkında görüştük. Meme Tıp Onkoloji Departmanı ve Kanser Önleme Tıp Merkezi’nden Doç. Dr. Banu Arun “15 Soruda Meme Kanseri” hakkında önemli bilgileri bizlerle paylaştı.
ailem.com: M.D Anderson’un Meme kanseri tedavi ve teşhis yöntemlerinden biraz bahseder misiniz? Teşhis aşamasında nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz?
Doç. Dr. Banu Arun: M.D Anderson’da meme kanseri teşhisine ve tedavisine ekip halinde yaklaşılıyor. Cerrahlar, Medikal Onkologlar, Radyologların görüşleri alınarak ortak karar veriliyor. Genellikle bize yeni teşhisi konmuş hastalar veya hastalığa yakalandıktan sonra bir takım tedaviler görmüş ancak bunlardan bir türlü fayda bulamamış hastalar geliyor. Yeni tanı konmuş hastalar geldiği zaman bütün mamogramlarını ve tetkiklerini burada tekrarlıyoruz, patolojilerini değerlendiriyoruz, evrelemelerini yapıyoruz, ondan sonra ekip halinde hangi tedaviyi alacağını, ilk önce cerrahi tedaviye mi başlayacak ya da kemoterapi mi olacağına karar veriyoruz. Bunun yanında kemoterapiye gerek var mı sadece endokrin tedavisi mi olacak ona karar verip hedefe yönelik tedavi yollarını hastalara sunuyoruz.
Meme kanserini teşhis aşamasında Mammogram ve Ultrasonlarını, gerekirse de MRI’larını yapıyoruz.
ailem.com: Mammogram ve Ultrason arasındaki farkı açıklayabilir misiniz?
Doç. Dr. Banu Arun: Tarama ve teşhis için genelde Mammogram kullanılıyor, Ultrason sadece teşhise ek olarak kitlenin yapisini (kistik veya solid) ve büyüklüğünü ölçmek için kullanılıyor; fakat M.D Anderson Kanser Araştırma Merkezinde ultrason, lenf nodlarının varlığını tespit için de kullanılıyor; yani koltuk altı lenf nodlarının radyolojik açıdan değerlendirilmesi yapılıyor. Eğer bu nodlar şüpheli görülüyorsa, hemen bir ince igne biyopsiyle lenf nodlarının tümörle infiltra olup olmadığına bakılıyor. Genellikle ilk tanı sırasında biyopsi sonrasında lenf nodlarında tümör tespit edilirse, hastaya öncelikle kemoterapi uygulamayı düşünüyoruz. Dolayısıyla evreleme açısından bizim için ultrason oldukça önemli.
ailem.com: Göğüs kanseri için hangi tarama yöntemlerini tercih ediyorsunuz? Kadınlar hangi zamanlarda tarama tekniklerine başlamalıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Kadınlara standart olarak 40 yaşından sonra yıllık Mammogram testi öneriyoruz. Hastalarımızın arasında bazen yüksek riskli hastalar oluyor; örneğin daha önce meme biyopsisi geçirmiş olanlar, ailesinde erken yaşta meme kanseri ya da yumurtalik kanseri olan hastalar da değerlendirmesi yapıldıktan sonra eğer yüksek riskli hastalar grubuna giriyorsa Mammogram’a ek olarak meme MRI taramasını da öneriyoruz. Ama bu sadece belli gruplara uygulanıyor.
ailem.com: Hiç meme kanseri semptomları göstermeyen bir kadın da taramaya gitmeli midir?
Doç. Dr. Banu Arun: 40 yaşından sonra bütün kadınlar mutlaka Mammogram testi yaptırmalıdırlar. Onun dışında 40 yaşının altındaki kadınlar eğer risk grubunda değillerse ve meme muayenesi normal ise bu teste ihtiyaçları yoktur.

ailem.com: Meme kanserinde risk faktörleri nelerdir?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme Kanserinde risk faktörleri şunlardır: İleri yas, erken menstruasyon, geç menopoz, estrogen arti prgesteron kullanımı, daha önce meme biyopsis olanlarda atipik hiperplazi görülmesi. Diğer risk faktörlerinden birtanesi de ailesinde (özellikle 1'inci ve 2'inci derecede akraba, anne vey baba tarafi olabilir) daha önce meme kanseri veya yumurtalik kanseri geçirmiş kişilerin olmasıdır. Ailesinde bu kişiler olanlar, meme kanseri riski açısından değerlendirilmeleri gerekir.
ailem.com: Genetik yapının meme kanseri üzerindeki etkisi nedir?
Doç. Dr. Banu Arun: Bazı genlerdeki bozukluklar (mutasyonlar), örneğin BRCA1 ve BRCA gibi, mem kanseri riskini arttırıyor. Örneğin BRCA1 veya BRCA2 geninde mutasyonu olan kişilerde meme ve yumurtalık kanseri gelişme riski 10 kat artıyor. Mutasyona uğramış BRCA1 ve BRCA2 genleri sadece anneden kıza değil, anneden oğula, babada kıza, babadan oğula da geçebilir. Eğer bir ebeveynde mutasyona uğramış bir gen varsa, ki bu baba da olabilir, bu mutasyonlu genlerin çocuklara geçme riski yüzde ellidir. BRCA dışında, kansere yol açan başka kalıtsal genlerin de olduğunu düşünüyoruz. Bu genler henüz test aşamasında değildirler ancak araştırmalarımız kapsamında değerlendiriyoruz. Sıkca genç yaşta meme kanseri olup da, BRCA1 ve BRCA2 geninde mutasyon olmayan hastalarda kalıtımsal bir özellik görüyoruz fakat hangi genin meme kanserine yol açtığını tam olarak bilmiyoruz; bu alandaki araştırmalarımız laboratuarlarda devam ediyor.
ailem.com: Bu anlamda M.D Anderson’un öncü olduğu bir çalışma var mıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Bu yeni genlerin ve etkilerini araştırdığımız çalışmalarımız var. Örnegin bunlardan bir tanesi NHERF 2 geni.
Ayrıca, meme kanseri riskini ilaçlar veya bitkisel ilaç yaklaşımları ile azaltmaya yönelik araştırma ve çalışmalarımız da var. Bu ilaçların meme dokusu üzerindeki olumlu etkilerini araştırıyoruz.

ailem.com: Meme Kanserinin risklerini azaltmak için neler yapılabilir?
Doç. Dr.Banu Arun: Meme kanserinin gelişimini azaltmak için iki tane ilacımız var. Bunlardan birincisi tamoksifendir. Bu ilaç bütün yüksek riskli bayanlarda kullanılabilir. İkincisi de menopoz sonrası bayanlarda kullanılan raloksifendir. Bunlar meme kanseri riskini yüzde elli azaltan faktörlerdir. Bu ilaçlar meme kanserini tamamen önleyebiliyorlar mı o konuda kesin bir netlik yok.
ailem.com: Bu ilaçların kadınlar üzerindeki yan etkileri var mıdır? Varsa bu yan etkiler nelerdir?
Doç. Dr. Banu Arun: Vardır. Tamoksifenin en büyük yan etkisi rahim kanseri riskini arttırıyor olmasıdır. Bunun yanında kan pıhtılaşmasını arttırıyor ve menopoz sendromlarını da arttırıyor. Sıcak basması, terleme, saç kuruluğu, karaciğer enzimlerinin artışı gibi durumlar söz konusu olabiliyorr. Dolayısıyla bütün yüksek riskli hastalar bu ilaçları kullanmak istemiyorlar. Bizler daha az yan etkili ve meme kanserini onlemede daha etkili olan ilaçlar üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
ailem.com: Peki, ilaçlar dışında kadınların uygulayabileceği formüller var mıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Hernekadar kesin bir cozum degilse de sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitede bulunma, menopoz sonrası çok fazla kilo almamayı öneriyoruz. Bunun yanı sıra kadınlara menopoz sonrası menopoz semptomlarını yenebilmeleri için östrojen ve projesteron hormonları veriliyor. Bu hormonları alan kadınlarda meme kanseri riskinin arttığını görüyoruz. Dolayısıyla bu ilaçları kullanmak isteyen bayanların öncelikle doktorlarıyla konuşması gerektiğini düşünüyorum.
ailem.com: Yüksek risk altındaki bayanlara ne yapmalarını öneriyorsunuz?
Doç. Dr. Banu Arun: BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonu olan kişilerde meme kanserine gelişme riski yüzde 80’e yükseliyor. Çok yüksek risk grubunda olduğumuz için bu hastalarımıza şunları öneriyoruz: Birincisi, tarama olarak mammograma ek olarak meme MRI’YI öneriyoruz. İkincisi 40 yaşından önce tarama öneriyoruz. Bazen hastalarımız, riski yüzde 95 azalttığı için koruyucu cerrahi (meme bosaltma) seçeneğini seçiyorlar. Bu işlem yapildiktan sonra, mem kanseri riski, yüzde 80’lerden yüzde 5’in altına dusuyor. Çok etkili bir yöntem olmasına karşın biraz agresif bir yöntem, bu anlamda bu işlemi kişinin enine boyuna düşünmesi gerekiyor.
ailem.com: Mastektomi yapıldıktan sonra kanserin tekrardan ortaya çıkması durumu söz konusu olabilir mi?
Doç. Dr. Banu Arun: Koruyucu meme cerrahisi olmuş bir kişinin meme kanseri olma riski yüzde 5’in altında.
ailem.com: Meme kanserinin belirtilerini bir kadın nasıl anlar?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme kanseri için mammogram ve MRI teşhisinin yanında ayda 1 defa meme kontrolü yapmalarını, meme cildindeki değişiklikleri, kızarıklık veya sertliklileri doktorlarına söylemelerini öneriyoruz.
ailem.com: Meme Kanseri teşhisi konulduğunda ne gibi tedavi yöntemleri öneriyoruz?
Doç. Dr. Banu Arun: Cerahiden sonra uyguladığımız yöntemler tümörün büyüklüğüne, lenf nodlarının tümörle infiltre olup olmamasina bağlı olarak değişiyor. Küçük tümörlerde kemoterapi yapmadan endokrin tedavisiyle tedavi yapabiliyoruz. Daha büyük tümörlerde ise kemoterapiyle tedaviye başlıyoruz. Tedavilerin amacı kemoterapiden sonra meme kanserinin nüksetme riskini olabildiğince azaltmaktır. Kemoterapi ve Endokrin tedavi ile hastalığın nüksetme riskini yarı yarıya azaltıyoruz. Ayrıca bazı hastalar radyoterapiden de yarar görüyor. Tabii ki tedavi kişiden kişiye, cerrahi operasyonun türüne, tümörün büyüklüğüne göre değişiklik gösterir.
ailem.com: Erkeklerin meme kanserine yakalanma riski nedir?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme kanseri sadece bayanlara yönelik bir hastalık değildir. Erkeklerde de biyolojik olarak mümkün olmasına rağmen görülme olasılığı yaklaşık yüzde 2’dir. Erkeklerde meme kanseri taramasının yararı henüz kanıtlanmadığı için meme kanseri taraması önerilmiyor.


WWW.AİLEM.COM
15 Soruda Meme Kanseri


Meme kanseri kadınlar arasında en sık rastlanan kanser türleri arasında. Peki, genetik yapının meme kanseri üzerindeki etkisi ne? Yüksek risk altındaki bayanlar ne yapmalı? Erkeklerin meme kanserine yakalanma riski ne?...
M.D Anderson Kanser Merkezi uzmanları ile meme kanserleri hakkında görüştük. Meme Tıp Onkoloji Departmanı ve Kanser Önleme Tıp Merkezi’nden Doç. Dr. Banu Arun “15 Soruda Meme Kanseri” hakkında önemli bilgileri bizlerle paylaştı.
ailem.com: M.D Anderson’un Meme kanseri tedavi ve teşhis yöntemlerinden biraz bahseder misiniz? Teşhis aşamasında nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz?
Doç. Dr. Banu Arun: M.D Anderson’da meme kanseri teşhisine ve tedavisine ekip halinde yaklaşılıyor. Cerrahlar, Medikal Onkologlar, Radyologların görüşleri alınarak ortak karar veriliyor. Genellikle bize yeni teşhisi konmuş hastalar veya hastalığa yakalandıktan sonra bir takım tedaviler görmüş ancak bunlardan bir türlü fayda bulamamış hastalar geliyor. Yeni tanı konmuş hastalar geldiği zaman bütün mamogramlarını ve tetkiklerini burada tekrarlıyoruz, patolojilerini değerlendiriyoruz, evrelemelerini yapıyoruz, ondan sonra ekip halinde hangi tedaviyi alacağını, ilk önce cerrahi tedaviye mi başlayacak ya da kemoterapi mi olacağına karar veriyoruz. Bunun yanında kemoterapiye gerek var mı sadece endokrin tedavisi mi olacak ona karar verip hedefe yönelik tedavi yollarını hastalara sunuyoruz.
Meme kanserini teşhis aşamasında Mammogram ve Ultrasonlarını, gerekirse de MRI’larını yapıyoruz.
ailem.com: Mammogram ve Ultrason arasındaki farkı açıklayabilir misiniz?
Doç. Dr. Banu Arun: Tarama ve teşhis için genelde Mammogram kullanılıyor, Ultrason sadece teşhise ek olarak kitlenin yapisini (kistik veya solid) ve büyüklüğünü ölçmek için kullanılıyor; fakat M.D Anderson Kanser Araştırma Merkezinde ultrason, lenf nodlarının varlığını tespit için de kullanılıyor; yani koltuk altı lenf nodlarının radyolojik açıdan değerlendirilmesi yapılıyor. Eğer bu nodlar şüpheli görülüyorsa, hemen bir ince igne biyopsiyle lenf nodlarının tümörle infiltra olup olmadığına bakılıyor. Genellikle ilk tanı sırasında biyopsi sonrasında lenf nodlarında tümör tespit edilirse, hastaya öncelikle kemoterapi uygulamayı düşünüyoruz. Dolayısıyla evreleme açısından bizim için ultrason oldukça önemli.
ailem.com: Göğüs kanseri için hangi tarama yöntemlerini tercih ediyorsunuz? Kadınlar hangi zamanlarda tarama tekniklerine başlamalıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Kadınlara standart olarak 40 yaşından sonra yıllık Mammogram testi öneriyoruz. Hastalarımızın arasında bazen yüksek riskli hastalar oluyor; örneğin daha önce meme biyopsisi geçirmiş olanlar, ailesinde erken yaşta meme kanseri ya da yumurtalik kanseri olan hastalar da değerlendirmesi yapıldıktan sonra eğer yüksek riskli hastalar grubuna giriyorsa Mammogram’a ek olarak meme MRI taramasını da öneriyoruz. Ama bu sadece belli gruplara uygulanıyor.
ailem.com: Hiç meme kanseri semptomları göstermeyen bir kadın da taramaya gitmeli midir?
Doç. Dr. Banu Arun: 40 yaşından sonra bütün kadınlar mutlaka Mammogram testi yaptırmalıdırlar. Onun dışında 40 yaşının altındaki kadınlar eğer risk grubunda değillerse ve meme muayenesi normal ise bu teste ihtiyaçları yoktur.

ailem.com: Meme kanserinde risk faktörleri nelerdir?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme Kanserinde risk faktörleri şunlardır: İleri yas, erken menstruasyon, geç menopoz, estrogen arti prgesteron kullanımı, daha önce meme biyopsis olanlarda atipik hiperplazi görülmesi. Diğer risk faktörlerinden birtanesi de ailesinde (özellikle 1'inci ve 2'inci derecede akraba, anne vey baba tarafi olabilir) daha önce meme kanseri veya yumurtalik kanseri geçirmiş kişilerin olmasıdır. Ailesinde bu kişiler olanlar, meme kanseri riski açısından değerlendirilmeleri gerekir.
ailem.com: Genetik yapının meme kanseri üzerindeki etkisi nedir?
Doç. Dr. Banu Arun: Bazı genlerdeki bozukluklar (mutasyonlar), örneğin BRCA1 ve BRCA gibi, mem kanseri riskini arttırıyor. Örneğin BRCA1 veya BRCA2 geninde mutasyonu olan kişilerde meme ve yumurtalık kanseri gelişme riski 10 kat artıyor. Mutasyona uğramış BRCA1 ve BRCA2 genleri sadece anneden kıza değil, anneden oğula, babada kıza, babadan oğula da geçebilir. Eğer bir ebeveynde mutasyona uğramış bir gen varsa, ki bu baba da olabilir, bu mutasyonlu genlerin çocuklara geçme riski yüzde ellidir. BRCA dışında, kansere yol açan başka kalıtsal genlerin de olduğunu düşünüyoruz. Bu genler henüz test aşamasında değildirler ancak araştırmalarımız kapsamında değerlendiriyoruz. Sıkca genç yaşta meme kanseri olup da, BRCA1 ve BRCA2 geninde mutasyon olmayan hastalarda kalıtımsal bir özellik görüyoruz fakat hangi genin meme kanserine yol açtığını tam olarak bilmiyoruz; bu alandaki araştırmalarımız laboratuarlarda devam ediyor.
ailem.com: Bu anlamda M.D Anderson’un öncü olduğu bir çalışma var mıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Bu yeni genlerin ve etkilerini araştırdığımız çalışmalarımız var. Örnegin bunlardan bir tanesi NHERF 2 geni.
Ayrıca, meme kanseri riskini ilaçlar veya bitkisel ilaç yaklaşımları ile azaltmaya yönelik araştırma ve çalışmalarımız da var. Bu ilaçların meme dokusu üzerindeki olumlu etkilerini araştırıyoruz.

ailem.com: Meme Kanserinin risklerini azaltmak için neler yapılabilir?
Doç. Dr.Banu Arun: Meme kanserinin gelişimini azaltmak için iki tane ilacımız var. Bunlardan birincisi tamoksifendir. Bu ilaç bütün yüksek riskli bayanlarda kullanılabilir. İkincisi de menopoz sonrası bayanlarda kullanılan raloksifendir. Bunlar meme kanseri riskini yüzde elli azaltan faktörlerdir. Bu ilaçlar meme kanserini tamamen önleyebiliyorlar mı o konuda kesin bir netlik yok.
ailem.com: Bu ilaçların kadınlar üzerindeki yan etkileri var mıdır? Varsa bu yan etkiler nelerdir?
Doç. Dr. Banu Arun: Vardır. Tamoksifenin en büyük yan etkisi rahim kanseri riskini arttırıyor olmasıdır. Bunun yanında kan pıhtılaşmasını arttırıyor ve menopoz sendromlarını da arttırıyor. Sıcak basması, terleme, saç kuruluğu, karaciğer enzimlerinin artışı gibi durumlar söz konusu olabiliyorr. Dolayısıyla bütün yüksek riskli hastalar bu ilaçları kullanmak istemiyorlar. Bizler daha az yan etkili ve meme kanserini onlemede daha etkili olan ilaçlar üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
ailem.com: Peki, ilaçlar dışında kadınların uygulayabileceği formüller var mıdır?
Doç. Dr. Banu Arun: Hernekadar kesin bir cozum degilse de sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitede bulunma, menopoz sonrası çok fazla kilo almamayı öneriyoruz. Bunun yanı sıra kadınlara menopoz sonrası menopoz semptomlarını yenebilmeleri için östrojen ve projesteron hormonları veriliyor. Bu hormonları alan kadınlarda meme kanseri riskinin arttığını görüyoruz. Dolayısıyla bu ilaçları kullanmak isteyen bayanların öncelikle doktorlarıyla konuşması gerektiğini düşünüyorum.
ailem.com: Yüksek risk altındaki bayanlara ne yapmalarını öneriyorsunuz?
Doç. Dr. Banu Arun: BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonu olan kişilerde meme kanserine gelişme riski yüzde 80’e yükseliyor. Çok yüksek risk grubunda olduğumuz için bu hastalarımıza şunları öneriyoruz: Birincisi, tarama olarak mammograma ek olarak meme MRI’YI öneriyoruz. İkincisi 40 yaşından önce tarama öneriyoruz. Bazen hastalarımız, riski yüzde 95 azalttığı için koruyucu cerrahi (meme bosaltma) seçeneğini seçiyorlar. Bu işlem yapildiktan sonra, mem kanseri riski, yüzde 80’lerden yüzde 5’in altına dusuyor. Çok etkili bir yöntem olmasına karşın biraz agresif bir yöntem, bu anlamda bu işlemi kişinin enine boyuna düşünmesi gerekiyor.
ailem.com: Mastektomi yapıldıktan sonra kanserin tekrardan ortaya çıkması durumu söz konusu olabilir mi?
Doç. Dr. Banu Arun: Koruyucu meme cerrahisi olmuş bir kişinin meme kanseri olma riski yüzde 5’in altında.
ailem.com: Meme kanserinin belirtilerini bir kadın nasıl anlar?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme kanseri için mammogram ve MRI teşhisinin yanında ayda 1 defa meme kontrolü yapmalarını, meme cildindeki değişiklikleri, kızarıklık veya sertliklileri doktorlarına söylemelerini öneriyoruz.
ailem.com: Meme Kanseri teşhisi konulduğunda ne gibi tedavi yöntemleri öneriyoruz?
Doç. Dr. Banu Arun: Cerahiden sonra uyguladığımız yöntemler tümörün büyüklüğüne, lenf nodlarının tümörle infiltre olup olmamasina bağlı olarak değişiyor. Küçük tümörlerde kemoterapi yapmadan endokrin tedavisiyle tedavi yapabiliyoruz. Daha büyük tümörlerde ise kemoterapiyle tedaviye başlıyoruz. Tedavilerin amacı kemoterapiden sonra meme kanserinin nüksetme riskini olabildiğince azaltmaktır. Kemoterapi ve Endokrin tedavi ile hastalığın nüksetme riskini yarı yarıya azaltıyoruz. Ayrıca bazı hastalar radyoterapiden de yarar görüyor. Tabii ki tedavi kişiden kişiye, cerrahi operasyonun türüne, tümörün büyüklüğüne göre değişiklik gösterir.
ailem.com: Erkeklerin meme kanserine yakalanma riski nedir?
Doç. Dr. Banu Arun: Meme kanseri sadece bayanlara yönelik bir hastalık değildir. Erkeklerde de biyolojik olarak mümkün olmasına rağmen görülme olasılığı yaklaşık yüzde 2’dir. Erkeklerde meme kanseri taramasının yararı henüz kanıtlanmadığı için meme kanseri taraması önerilmiyor.


WWW.AİLEM.COM